Türk tekstil makine üreticilerinin 2017 yılını Tekstil Dünyası Yayın Grubu’na değerlendiren Tekstil Makina ve Aksesuar Sanayicileri Derneği(TEMSAD) Başkanı Adil Nalbant, yerli makine üretiminin desteklenmesi konusunda yapılması gereken çalışmalara dikkat çekti.
Türk Tekstil Makine ve Aksesuar Üreticilerinin dünyada edindiği konum ve pazar hakimiyeti konusunda değerlendirmeleriniz nelerdir?
Tekstil makine ve aksesuar üreticilerimiz her geçen gün dünyadaki yerini sağlamlaştırıyor. Bunu da artan ihracat rakamlarından, dünyada farklı pazarlara girmelerinden ve ürün çeşitliliğini her geçen gün arttırmalarından anlayabiliyoruz.
Bildiğiniz gibi, tekstil makineleri üretiminde boya-terbiye makineleri alanında çok iyiyiz. Bu durum, tekstil boya ve apre makinelerimizin artık dünyada da marka haline gelmesini sağladı. Dünyanın her yerinde bu makineleri rahatlıkla satabiliyoruz. Kalite ve fiyat konusunda da dünya markaları ile her türlü rekabet edebiliyoruz. Bu alanda dünya pazarındaki yerimizin her geçen gün daha da sağlamlaşacağını düşünüyorum.
Türk Tekstil Makine ve Aksesuar Üreticileri açısından 2017 yılı nasıl geçti? Yerli tekstil makine ve aksesuarlarına olan talep nasıldı?
İç pazarda nispeten durgun geçen 2016 yılından sonra, ekonominin lokomotifi tekstil sektörü biraz daha aktif hale gelerek sektördeki durgunluğa cevap verdi. Her sene olduğu gibi 2017’de de ihracatımızı arttırdık. Orantısal olarak baktığımızda geçen yıl 512 milyon dolar olan ihracatımıza bu yılın sonunda 550 milyon doların üzerinde gerçekleştireceğimizi ve bunun da yaklaşık yüzde 10 civarında bir artış olacağını düşünüyoruz. 1 milyar doların altına indirdiğimiz dış ticaret açığını daha da aşağıya çekeceğimize eminiz.
2017 yılında özellikle ihracatta, Türk üreticiler beklentilerini karşıladı mı?
Makine üreticimiz daha fazla makine ihraç edebilmek, pazardan daha fazla pay alabilmek istiyor. Bunun için de gereken neyse özveriyle yaptılar. Latin Amerika’dan Kuzey Amerika’ya, Uzak Doğu’dan en Batı’ya kadar dünyanın her yerindeki fuarlara kimi zaman derneğimizin desteğiyle, kimi zaman da şahsi çabalarıyla katıldılar. Bu yüzden sektördeki üretici arkadaşlarımızın üzerine düşeni yaptığını ve onların yurt dışı pazarlarda bir sorunu olmadığını düşünüyorum. Ancak özellikle Batılı ülkelerin ülkemize karşı negatif bir tutumu var. Bu da sektörümüze yansıdı ne yazık ki…
Bu tutum sizi nasıl etkiledi?
Bu düşünce ile ülkemize bazı gizli ambargolar uyguladıklarını söyleyebiliriz. Örneğin, bazı hammaddelerin teslimatlarında direnç gösterdiklerini gördük. Yani teslimat süreleri geciktirildi, siparişler eksik gönderildi vb. durumlarla karşılaştık. Ancak belli bir oranda bu tür ambargoların hem sektörümüze, hem de yönetim stratejilerinin değiştirilmesi açısından faydalı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu noktada kendi üreticimizi desteklemeye başlıyoruz. Bu tür küçük ambargolar kendi makinelerimizin üretimine ağırlık vermemiz için tetikleyici olabilir. Mesela, keşke bize dokuma tezgahı, iplik makinesi satmasalar da bir dokuma tezgahı, ya da bir open end makinesi üretimini kendi içimizde gerçekleştirebilsek.
Peki biz neden hala bu makineleri yapmıyoruz?
Bizim hala yapamamamızın temel sebebi pazarlama sorunu. Günümüzde makine yapmak eskisi kadar zor değil ancak önemli olan pazarlayabilmek. Bu işin ölçeğine bakacak olursak Türkiye’nin dokuma sektörü için aldığı makine sayısı diyelim ki yılda 3 bin adet, ancak dünyada Çin ve Hindistan pazarının dışında 60-70 bine ulaşan bir dokuma makinesi ihracatı var. Bu pazardan pay alabilmek için yerli üreticimize güvenmeliyiz. Bu makinelerin üretilmesi için gerekli olan teknolojiler o kadar da zor değil. Ancak devletimizin de tıpkı otomotivde olduğu gibi teşvikle bu makineleri üretecek insanları desteklemesi gerektiğini düşünüyorum.
Bu konuda beklentiniz nedir tam olarak?
Devletimiz hem yerli makine sanayicisini üretim konusunda cesaretlendirmeli. Hem bu makineyi üretmek için yerli üreticiye destek vermeli hem de bu makineyi alacak olan tekstil sanayicisine cazip teşvikler sunmalı. Böylelikle iç pazarda rekabeti avantajlı hale getirebiliriz.
Yapılacak tekstil makineleri için başlangıçta ithalatta en çok tercih edilen makineler model alınabilir. Sentetik iplik için hangi makineler gelmiş, pamuk ipliği için hangi makineler var, bunları dokumak için hangi makineler tercih edilmiş? Bunlara göre bir öncelik sırası belirlenir. Sonra da firmalara çağrıda bulunur, bu makineleri yapmalarını isterseniz. Sektörümüz kendi know-how’ını yaratarak bu makinelerin üretimini gerçekleştirebilir. Bakıldığında sanayi devrimi önce tekstil makineleri ile başlamış. Önce tekstil makineleri üretilmiş, sonra savaş makinelerine, uçaklara geçmişler. Daha dokuma makinesini yapamıyorsanız, uçak sanayinde, otomotivde nasıl üretim yapabilirsiniz?
Pamuklu kumaş konusunda ek kotalar uygulanıyor. Tekstil makinelerinde de ithalatın önüne geçmek için bu şekilde bir yöntem uygulanamaz mı?
İhracatta ek kota konulması konusunda kumaş üreticilerimizin İTHİB Başkanı Sayın İsmail Gülle öncülüğünde gerçekleştirdiği çalışmalar, benzer şekilde ayakkabı sanayicilerimizin kendi sektörlerini korumak adına almış olduğu önlemler çok başarılı oldu. Her şeyden önce o sektördeki insanlar devletimiz kendi üretimine sahip çıkıyor diye işlerine yatırım yapmaya devam etti.Biz de makineciler olarak 17 dernekle Makine İmalat Sanayii Dernekleri Federasyonu’nu (MAKFED) kurduk. Federasyon ile birlikte bu konuyu hep gündemde tutmaya çalıştıkancak gizli bir el Türkiye’deki makine sanayisinin gelişmesini hiçbir zaman istemiyor. Örneğin siz bir kumaşı korumak istediğinizde dünya ticareti size bu konuda müsaade ediyor ama makine söz konusu olduğunda böyle bir kota koyamıyorsunuz. Çünkü Batılı makine üreticilerinin en büyük pazarı Türkiye.
Bir de fiyat konusu var. Batılı üreticiler ikinci el makineleri yarı fiyatına Türkiye pazarına kaydırabiliyor. 80 bin Euro’luk bir makineyi yarı fiyatına Türkiye’ye satıyor ve siz imalatınızla o rakamlara inemiyorsunuz. Sadece tekstil makinelerinde değil takım tezgahlarında da yaşadığımız en büyük sorun maalesef bu. Özellikle gümrük işlemlerinin konuya daha hakim şekilde yürütülmesi şart. İkinci el makinelerde gümrük işlemleri belirli şartlara tabi olduğu için ülkeye sokulması sırasında çeşitli hilelerle karşılaşıyoruz. Eğer makine Türkiye’de üretiliyorsa teşvikli dahi olsa ithalatta KDV indirimi kesinlikle yapılmamalı.
Tekstil Makine ve Aksesuar Üreticileri Derneği olarak 2018 yılına ilişkin nasıl bir strateji belirlediniz?
TEMSAD olarak, 2018 yılında sektörümüzün tanıtımı için uluslararası ve bölgesel fuarlarda etkili çalışmalar gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Bangladeş’te DTG, Endonezya’ da Indointertex, Vietnam’da VTG, İstanbul’da ITM 2018 fuarlarına üyelerimizin katılımı olacak. Bunlarla birlikte Özbekistan ile temaslarımız dahilinde bu bölgeyle de çalışmalar gerçekleştireceğiz. Bunun yanı sıra tekstil makine ve aksesuar üreticilerimizin sorunlarını gündeme taşımak, sektörümüz adına daha fazla kamusal destek almak için Nisan ayında yapılacak olan oda ve birlik seçimlerinde sektörden arkadaşlarımızın görev alması için çalışmalar yapacağız.
2018 yılında özellikle belirlenen hedef pazarlar hangileri? Bu pazarlara yönelik özel çalışmalarınız olacak mı?
Dünya pazarında Türk tekstil makine ve aksesuar üreticilerine olan ilgi her geçen gün artıyor.2018 yılında hedeflediğimiz niş pazarlar arasında Türki Cumhuriyetler bulunuyor. Özellikle Özbekistan’da Türk tekstilcilerine ve Türk makine üreticilerine bir ilgi olduğunu görüyoruz. Bunu yerinde değerlendireceğiz. Bunun yanı sıra Afrika’da Etiyopya başta olmak üzere önemli pazarlar var. Bu arada Suriye, Irak ve Mısır’ın içinde bulundukları durum ile ilgili gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. Bildiğiniz gibi daha önce Suriye’de boya apre tesislerinin kullandığı makinelerin yüzde 65’i Türk makineleriydi. Suriye’de savaş biterse burada büyük bir pazar potansiyelimizin olacağını, ülkenin yeniden yapılanmasında sektörümüze önemli görevler düşeceğini düşünüyorum.