Ulusal pamuk tarımı, pamuk ticareti ve pamuğa dayalı sanayilerin sürekliliğini ve küresel rekabet edebilirliğini sağlamak üzere izlenecek politika ve uygulamalarda sanayici, tüccar ve çiftçi gibi ilgili bütün tarafların uzlaşmalarını sağlamak amacıyla Ulusal Pamuk Konseyi 2014 yılından bu yana faaliyetlerine devam ediyor.
UPK Yönetim Kurulu Başkanı Bertan Balçık, “Özellikle yönetim kurulu üyelerimizin her birinin alanında uzman ve başarılı kişiler olması faaliyetlerimizi etkin bir şekilde yapmamızı kolaylaştırıyor.” ifadelerini kullanıyor.
Ulusal Pamuk Konseyinin faaliyetlerinden bahseder misiniz?
Konseyimiz 2007 yılında kuruldu. Yaklaşık 14 yıldır ülkemizin ulusal tarım ve pamuk politikalarına yönelik olarak ortaya koyduğumuz misyon çerçevesinde faaliyetimizi sürdürmekteyiz. Rutin faaliyetlerimiz olarak her yıl Pamuk Sektör Raporu hazırlıyoruz, Ziraat Odaları, Borsalar ve Kooperatiflerden gelen veriler ışığında kütlü pamuk üretim maliyetini belirliyoruz ve bunları kamuoyu ile paylaşıyoruz. Özellikle yurtiçi ve yurtdışındaki gelişmeleri yakından takip ederek alınması gereken tedbirler hususunda ilgili Bakanlıklara bilgilendirmeler yapıyoruz. Pamuk üretimi, maliyetler, destekleme politikaları, sürdürülebilirlik, hasat öncesi ve hasat sırasında oluşabilecek kalite kayıpları, pamuğun çırçırlanması ve lif pamuğun denetlenmesi noktasında standartların yeniden tanımlanması, pamuk ticareti ile ithalat – ihracat politikalarının oluşturulması noktalarında kısa, orta ve uzun vadeli çözümler üretiyoruz.
“GMO Free Turkish Cotton Çalışmalarını Yürütüyoruz”
İzmir Ticaret Borsası ve İstanbul Tekstil Hammaddeleri İhracatçı Birliği ile birlikte sahip olduğumuz GMO Free Turkish Cotton (GDO’suz Türk Pamuğu) markamızın çalışmalarını yürütüyoruz. İki yılda bir, belirlediğimiz bir konuda hem farkındalık yaratmak hem de ortak akılla çözümler ortaya koymak amacıyla, farklı pamuk şehirlerinde Ulusal Pamuk Zirvesi düzenliyoruz. TÜİK verileri ışığında pamuk hammaddesinin milli ekonomimize kazandırdıklarını, Pamuk Katma Değer Zinciri çalışmamızla her yıl güncelleyerek ortaya koyuyoruz. İmkânlarımız ölçüsünde Uluslararası Pamuk İstişare Komitesinin toplantılarına katılım gösteriyoruz ve ülkemizin tezlerini, politikalarını muhataplarımıza anlatıyoruz.
Pamuğun tekstil sektöründeki yeri için nasıl bir çıkarım yapabiliriz?
Genel bir ifadede bulunmam gerekirse Türk tekstili için pamuk, sektörün en önemli hammaddesi ve toplam elyaf ihtiyacının neredeyse yarısını oluşturuyor. Diğer taraftan salgın öncesi ülkemizde yıllık pamuk tüketimi 1,5 milyon ton seviyesinin üzerindeydi ve yerli pamuk üretimi ile bunun ancak yüzde 50’sini karşılıyoruz. Geri kalanını başta ABD olmak üzere Brezilya, Yunanistan, Azerbaycan ve Türki Cumhuriyetlerden ithal ediyoruz. Türkiye öyle bir tekstil ve hazırgiyim sektörüne sahip ki, hem yerli pamukta hem de ithal pamukta katma değer artışı yaratabiliyor. 2018 rakamları ile ifade etmem gerekirse, 2.740 milyar dolar değerindeki yerli ve ithal pamuk hammaddesi ile 30.294 milyar dolarlık, yani tam 11 kat fazla değer artışı sağlandı. Yerli pamuk sayesinde ithal pamuğa göre çok daha yüksek cari fazla yarattığımızı da özellikle belirtmek istiyorum. Burada bahsettiğim rakam yaklaşık olarak 1.300 milyar dolar.
“1 Milyon Civarı İstihdam Sağlıyor”
Diğer taraftan pamuk tarımının 1 milyondan fazla insanımızın geçim kaynağı olduğu, bununla birlikte Tekstil ve Hazır giyim sanayilerimizin de yine 1 milyon civarı istihdam sağladığı unutulmamalıdır. Tekstil ve Hazırgiyim’de yaratılan işgücü, toplam imalat sanayimizin yüzde 25’ine tekabül etmektedir. Hangi kriteri alırsanız alın istinasız tarımda pamuk ürünü ile sanayide tekstil ve hazır giyim ülkemize en çok artı değer kazandıran sektörlerdir.
“Aslan Payı Sentetik Elyafın”
Dünya açısından baktığımızda ise özellikle hızlı nüfus artışı ve globalizasyonun tüketim eğilimleri üzerindeki etkisi nedeniyle pamuk kullanım oranı toplam elyaf tüketiminin ancak %25’i seviyesinde bulunuyor. Burada maalesef aslan payı yüzde 63 ile sentetik elyafların! Pamuk için sevindirici olan gelişme, genel trendin pamuk lehine gelişim göstermesi. Tabii burada öne çıkan faktörler, sürdürülebilirlik, çevre ve çalışma koşulları. Her ne kadar bazı çevreler tarafından bilinçli olarak pamuk aleyhine algı yaratma çabaları olsa da pamuk ve pamuk karışımlı ürünler bu noktada sentetiklere göre daha avantajlı diye düşünüyoruz. Çünkü yapılan araştırmalar şunu gösteriyor ki, bilinç ve gelir düzeyi yükseldikçe pamuklu ürünlere olan talep o ölçüde artıyor.
Türkiye’de pamuk üretimi yıllara kıyasla ne durumda?
Türkiye’nin uzun yıllar pamuk ekiliş ortalaması 450 – 500 bin hektar civarında seyrediyor. Başka bir ifadeyle ortalama 800 – 850 bin ton arası lif pamuk üretiyoruz. 2000’li yıllardan önce 700 bin hektar ekim alanlarına kadar ulaşmıştık. Sevindirici olan, ekim alanlarındaki gerilemeye karşılık, verim artışı ile birlikte üretim miktarında herhangi bir kayıp yaşanmamış olmasıdır.
Çiftçimizin bilgi düzeyi, mekanizasyona yaptığı yatırım, tohumculuk sektörünün verimli çeşitleri geliştiriyor olması, ziraat mühendislerimizin artan katkıları ve makineli hasat, bu verim artışındaki en büyük nedenler. Konsey olarak asıl hedefimiz her yıl bir milyon ton lif pamuk üretmek. Sürdürülebilir politikalarla birlikte bu hedefi gerçekleştirmemiz mümkün. Bu sayede hem dışa bağımlılığımız azalacak ve katma değer ülkemizde kalacak hem de sanayicimizin ithal etmek zorunda kalacağı pamuklarda pazarlık gücü artacak. Aslında geçtiğimiz yıl yani 2019’da bu hedefi gerçekleştirebilirdik. 2018 yılında yükselen pamuk fiyatları ile birlikte 2019 yılında pamuk ekim alanları 580 bin hektara çıkmıştı. Ancak iklim şartlarının pamuk verimini düşürmesi neticesinde maalesef 814 bin tonda kaldık. Bugün geldiğimiz noktada ise ne yazık ki Türkiye, 2020 yılını pamuk üretimi açısından kaybetti! Pamuk ekim alanlarının %50'ye yakın azalışla 580 bin hektardan 350 bin hektarın altına gerilediğini gözlemliyoruz.
Şunu hemen ifade edeyim; bu gerilemenin Covid-19 salgını ile hiçbir ilgisi yok. Asıl sebepler, geçen sene Mayıs ayında ABD ile Çin arasında başlayan ticaret savaşının bütün emtialarla birlikte pamuk fiyatını olumsuz etkilemesi, hasat zamanı yurtiçi fiyatların üreticinin maliyetinden aşağıda oluşması, pamuğa verilen desteğin artırılmaması, hatta bir önceki seneye ait desteklemenin iki taksitte ödenmesi ve talep etmemize rağmen münavebe uygulamasının ertelenmemesidir. Şu andaki çabamız, 2020 yılında kaybettiğimiz üretim alanımızı 2021 yılında geri kazanmaktır. Bu noktada önceliğimiz, sebebini bir türlü anlayamadığımız pamuğa karşı olumsuz bakışın değişmesi için ilgili bakanlıklar nezdinde girişimlerde bulunmak olacak.
Türk pamuğunun rakamsal bazda dünyadaki yeri nedir?
Türkiye pamuk üretiminde dünyada yaklaşık %3,5 payla altıncı sırada bulunuyor. Biz ülke olarak dünyadaki pamuk alanlarının %1,5’nu efektif bir şekilde kullanarak bu %3,5’luk paya sahibiz. Tüketimde ise %5,5 payla beşinci sıradayız. Son iki sezondur dünya pamuk üretim ve tüketimi 26-27 milyon ton aralığında örtüşmüş durumda. Üretimde Hindistan 6,4 milyon ton ile dünyada birinci sırada. Hindistan’ı sırasıyla 5,9 milyon ton ile Çin, 4,3 milyon ton ile ABD, devamında Brezilya ve Pakistan takip ediyor.
“Pamuk Veriminde İkinci Sıradayız”
Türk çiftçisi marjinal birim alanda en yüksek verimi alıyor. Türkiye dünyada Avustralya’dan sonra pamuk verimi en yüksek ikinci ülke durumunda! Ancak bu yüksek verime rağmen çiftçilerimiz, geçen sene maliyetlerin artması ve fiyatların gerilemesi sebebiyle kar edemediler. Hatta destekleme olmasa üreticilerimiz zarar edeceklerdi. Kaldı ki verimi düşük olan üreticilerimiz zarar ettikleri için bu sene pamuk ekmediler. Bizim hem güçlü hem de entegre bir tekstil sanayimiz var. O yüzden ülke olarak yerli hammadde anlamında pamuk üretmeyelim gibi bir düşüncemiz olamamalı. Ama ne var ki 2020 yılı üretiminde dünyadaki yerimiz altıncılıktan sekizinciliğe gerileyecek. Bundan da en çok Türkiye’ye pamuk pazarlayan ülkeler karlı çıkacak. Zaten pamuk ithalatına milyarlarca dolar ödeyen sanayicimiz, bu yıl ve önümüzdeki yıl daha çok döviz ödemek zorunda kalacak. Türkiye pamuk ithalatında dünyada dördüncü sırada bulunuyor. Geçen sezonun tamamında 761 bin ton ithalata 1.351 milyar dolar ödedik. Bu sezon ise ilk dokuz ayda 745 bin ton ithalat yaparak nerdeyse geçen sezonun tamamına yaklaştık.
Son dönemlerde pamuk ile ilgili ne tür gelişmeler yaşanıyor?
Şu anda yaşanan en önemli gelişme bildiğiniz gibi Covit-19 salgının yarattığı olumsuzluklar. Dünya ve biz bu sorunla başa çıkmaya çalışıyoruz. Gerçekten çok tarihi günlerden geçiyoruz. Daha önceden böylesine bir dönem hiç yaşamamıştık. Evet, bazı yıllar çok ender de olsa üç veya dört ay pamuk ticaretinin durduğu zamanlar olmuştu ama en azından o durumların geçici olduğunu biliyorduk. Şimdi ise salgının tekrarlayıp tekrarlamayacağını ya da ne zaman tekrarlayacağını, ekonomileri tekrar kapatma noktasına getirip getirmeyeceğini bilemiyoruz. Burada en önemli konu insan sağlığı, diğer taraftan aşı bulununcaya kadar geçecek sürede tüketici alışkanlıkları – davranışları nasıl olacak, tam bilinmemesi. Yine de ekonomiler kademeli olarak açıldığı için, bu açılmanın hızına göre tekstil ve hazırgiyim firmalarının da çalışmaya başladığını gözlemliyoruz. Hükümetlerin uyguladığı genişlemeci politikalar tüketimi yeniden canlandırmak adına olumlu. Salgının pamuk ürünü özelinde en olumsuz etkisi hem pamuk ticaretinin durma noktasına gelmesi hem de fiyatların %15 gerilemesi oldu. Her ne kadar şu anda fiyatlar eski seviyelerine yaklaşma çabasında olsa da talebin sınırlı kalması sebebiyle Pamuk Borsalarında işlemler zayıf seyrediyor. Bu durum pamuk üreticilerini tedirgin ediyor. Hasat zamanı geçen yıl olduğu gibi fiyatlar maliyetin altında oluşursa çiftçilerin dayanacak güçleri kalmaz. O yüzden üretici lehine yapılabilecek ne varsa en kısa zamanda bunların kararları alınıp hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Yapılması gerekenler hususunda Konseyimizin görüşleri gayet nettir. Bunlar;
- Fark ödemesi desteği iki yıldır aynı kalması sebebiyle, geçmiş yıllara ait enflasyon farkı da ilave edilerek 1,50 TL olarak açıklanmalıdır,
- Pamuk Birliklerinin ortak dışı pamuk alımı yapmaları için finansman desteği sağlanmalıdır,
- Çırçırcının iplikçiye emanet usulü satış yapmasına engel olunmalıdır! Çünkü bu yüzden Borsalarda gerçek arz talep oluşamamaktadır, üretici hak ettiği fiyata ürününü satamamaktadır,
- Yaşanması muhtemel talep bozulmasını dengelemek adına TMO’ya lif pamuk satın alma yetkisi verilmelidir,
- Lisanslı Depoculuğun gerçek amacı dışında kullanılmasının önüne geçilmelidir,
- Üreticinin kendi pamuğunu Lisanslı Depoya koyması için gerekli değişiklikler yapılmalıdır,
- Pamuk ürünü her aşaması için geçerli olmak üzere çok başlılıktan kurtarılarak sadece Tarım ve Orman Bakanlığının sorumluluğuna verilmelidir.
- Olağanüstü zamanlar, olağanüstü kararların alınmasını gerektirir!
2020 yılı pamuk hedefiniz nedir?
Maalesef pamuk üretimi anlamında 2020 yılı için hedefin çok altında kalacağız. Bütün olumsuzluklara rağmen yine de beklentimiz 450 bin hektarlık bir alanda 800 bin tona yakın lif pamuk üretimi gerçekleştirmekti. Ama dediğim gibi bu olmayacak! Peki, ne olacak diye sorarsanız, sahadan gelen verilere dayanarak iyimser ve kötümser olarak iki farklı senaryomuz var. Senaryoların her ikisinde de, iklim koşullarının ve ortalama kütlü pamuk veriminin iyi olacağını düşünerek hesap yaptık. İyimser senaryomuzda, 350 bin hektardan yaklaşık olarak 600 bin ton lif pamuk elde etmeyi öngörüyoruz.
“510 Bin Ton Lif Pamuk Öngörüyoruz”
Kötümser senaryomuzda ise 300 bin hektardan yaklaşık olarak 510 bin ton lif pamuk elde etmeyi öngörüyoruz. Bizim açımızdan kötü senaryonun nedeni, maalesef ülkemizde sertifikasız kaçak pamuk tohumun ne kadar alanda ekildiğinin tam olarak tahmin edilememesidir. Sertifikasız kaçak tohum ekilişleri Türk pamukçuluğu ve GDO'suz Türk Pamuğu (GMO Free Turkish Cotton) markamız açısından çok büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Ayrıca başta “pembe kurt” zararlısı olmak üzere, hiç kimsenin öngöremeyeceği hastalıklar pamuk tarımına onarılmaz yaralar açabilecektir. Bu konuyla ilgili Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğümüzün (BÜGEM) mevcut ruhsatlı üretim yapan firmalar haricinde faaliyet gösterenleri tespit edip, denetimleri yapmasını ve gerekli tedbirleri uygulamasını bekliyoruz.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Biliyorsunuz COVID-19 sürecinde ve devamında klişeleşmiş iki cümle çok ön plana çıkmıştı. Bunlardan bir tanesi “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diğeri de “artık tarıma daha çok önem verilecek” cümleleriydi. Tarımın üretimin içinden gelen biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki ne o günlerde ne de şimdi çiftçilerin hiç birisi tarımla ilgili söylenen cümleye fazla inanmadı. Zaten tarım ve üreticiyle ilgili olarak pek somut bir karar da alınmadı. Aksine belirsizliklerin çoğaldığı bir dönemden geçtik. Ve korkarım özellikle arz talep dalgalanmalarının artacağı ve bu hareketlerin üreticileri daha fazla borçlandıracağı bir döneme gireceğiz. Tabii bu hareketlerin tarım kesiminin gelirinde azalma getireceği su götürmez bir gerçek. Enflasyonun düşürülmesini ve fiyat istikrarının sağlanmasını en az tüketiciler, sabit gelirliler ve dar gelirliler kadar biz üreticiler de istiyoruz. Zaten tarımsal girdilerdeki fiyat artışlarından ve enflasyondan bizatihi bizler de çok şikâyetçiyiz. Ve tarım kesimi olarak gıda arzı ve güvenliği ile enflasyonun kontrol altına alınması konularında üzerimize düşeni yapmaya hazırız.
Bizlerin en çok beklediği husus, önümüzdeki yılın bütçesinde tarımsal desteklemelere ne kadar pay ayrılacağını ve buna göre stratejik ürünler başta olmak üzere ürün deseni planlamasının nasıl yapılacağını görmektir. İşte o zaman tarıma eskisinden daha fazla önem verileceğine bizler de inanacağız.