Küresel ekonominin ayrılmaz bir unsuru olan faktoring; ‘kısa vadeli yurt içi ve yurt dışı ticari alacakları temlik alarak finansman, tahsilat ve garanti -yani borçlunun ödeyememe riskinin üstlenilmesi- hizmetlerini içeren bir finansal enstrüman’ olarak tanımlanıyor. Üç hizmeti bir arada sağlayan tek finansal araç olan faktoring, süratli ve hızlı bir nakit akışı sağlayarak ticaretin finansmanına destek oluyor ve reel sektörü fonluyor. Dinamik yapısıyla faktoring ticaretin çarklarının dönmesini sağlayan faktoring, özellikle kaynak sıkıntısı yaşayan küçük ve orta ölçekli işletmelere önemli finansman oluşturuyor. KOBİ niteliğindeki üreticilerin hakim olduğu tekstil sektörünün de yoğun olarak başvurduğu faktoring konusunu Faktoring Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Ataman’la konuştuk.
Türkiye’de faktoring işlemlerinin 1988 yılında başladığını hatırlatan Ataman, sektörün 1994 yılında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile yasal düzenlemeye alınıncaya kadar alt yapısı olmadan çalıştığını söyledi. Yasal düzenleme ile sektörün önce Hazine’ye daha sonra, 2006 yılında ise BDDK’ya alındığını dile getiren Ataman sözlerine şöyle devam etti; “Bu devirden sonra BDDK’nın, Dernek ile de fikir alışverişinde bulunarak hazırladığı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerine ilişkin yasa tasarısını 2009’da Meclis’e gönderildi. Sektör olarak beklentimiz, yasa tasarısının güncellenerek kanunlaşmasıdır.”
2011 Faktoring Sektörünü Tanıtma Yılı Oldu
Yasal düzenleme olmadan faaliyetlerin yürütüldüğü 1988-1994 döneminde faktoring ile alakası olmayan firmalar nedeniyle sektör hakkında yanlış bir algının oluşmasından yakınan Atakan, bu yanlış algıyla mücadele etmek ve faktoring şirketlerini tek çatı altında toplamak için Faktoring Derneği’ni kurduklarını söyledi. Sektörde yer alan ve BDDK tarafından belgelendirilen 76 faktoring şirketinden 63’ünün derneğe üye olduğunun altını çizen Atakan, 2010 yılında sektör bilinirliği ve algılanışına dair yaptırdıkları bağımsız bir araştırma ile geçmişe göre olumlu bir algının oluşturulduğunu belirtti. Atakan; “Bu veriler ışığında Dernek olarak önemli adımlar attık. Tüm üyelerimizin imzaladığı bir etik ilkeler manzumesi oluşturduk. Faktoringin hizmet yelpazesinin doğru tanıtılmasını kurumsal bir görev kabul ettik ve 2011’i sektörü tanıtma yılı olarak seçtik. Hem faktoringi kamuoyuna, şirketlere ve sosyal paydaşlarımıza en doğru şekilde anlatmak için hem de sektörün yasal çerçeveye kavuşması için gereken tüm adımları özenle atıyoruz” dedi.
Türk faktörün sektörünün, Türkiye ekonomisindeki hızlı büyümenin etkisiyle 2010 yılsonu itibariyle 5 milyar Doları yurtdışı olmak üzere 52 milyar Dolar (77 milyar TL) işlem hacmine ulaştığını açıklayan Zafer Atakan, faktoring sektörünün böylece finansal pazar içinde önemli bir alt sektöre dönüştüğünü savundu. Atakan sözlerini şöyle sürdürdü; “60 binden fazla müşteriye hizmet veren sektörün, BDDK tarafından açıklanan Eylül 2011 üçüncü çeyrek raporuna göre geçen yılın aynı dönemine oranla aktif büyüklüğü yüzde 14 arttı. Böylece reel sektöre 14 milyar TL finansman sağladı. Ancak krizin etkisi ciro gelişiminde kendisini gösterdi ve toplam sektörün cirosu hemen hemen aynı kalırken, dağılımı değişti; yurt içi ciro 44,5 milyar TL’ye, yurt dışı ciro ise 8,5 milyar TL’ye ulaştı. Şu anda faktoring şirketleri 21 ilde; şirket merkezi, şube ve temsilcilikler olarak toplam 305 noktada bulunuyor. Bu noktaların artması ile müşterilerimizin büyük çoğunluğunu oluşturan KOBİ’lerin de önümüzdeki dönemde sayısının daha da artacağını umuyoruz.”
Faktoring sektörünün son yıllarda ciddi bir gelişme kaydettiğini söyleyen Atakan, 2011 Eylül itibariyle 52 milyar TL ciro yakalandığını, bu rakamın yılsonu itibariyle 80-85 milyar TL olacağını öngördüklerini açıkladı. Faktoring’in uluslararası ve yurt içi olarak iki boyutu olduğunu belirten Atakan, piyasaya 14.5 milyar TL kullandıran ve 3.5 milyar Dolarlık bir ihracat hacmini fonlayan Türk faktoring sektörünün Çin’in ardından ikinci olduğunu kaydetti. 1990’lı yıllardan itibaren yüzde 12’lik büyüme gösteren dünya fakoring sektörünün Türkiye’de ise yüzde 44’lük büyüme yakaladığını vurguladı.
İthalata Dayalı Ticaret Tekstile Sanayine Darbe Vurdu
Geçtiğimiz yıllarda Türk sanayi sektörünün gerek para politikaları gerekse enflasyonist büyüme ile ihmal edildiğini ve yatırımlardan uzaklaştığını dile getiren Atakan, ithalata dayalı ticaretin yerli sanayinin belini büktüğünü belirtti. Tekstil sanayisinin de bu sistemden zarar gördüğünün altını çizen Atakan, bu badireyi atlatan gıda, otomotiv, demir çelik, kimyevi ürünler sektörlerin sanayi şirketlerinin önemli yol kat ettiğini söyledi.
Tekstil sektörünün sürekli değişim gösteren bir sektör olduğunu ifade eden Atakan, 1980’li yılların sonlarında entegrasyon mantığında çalışan bu sektörün, ekonomik gelişmeler paralelinde bunu tamamen bırakıp ticari yapılanmaya gittiğini savundu. “Sektör, üretimini küçük firmalar bazında yaparken büyük şirketler üzerinden dünyaya ihracatını gerçekleştirdi. Bu durum finansal açıdan sektörün kırılganlığını artırırken, uygulanan kur politikaları da sektörün diğer bir handikabını oluşturdu” diyen Atakan, tekstilin Türkiye için vazgeçilemeyecek, ihracata önemli katkıları olan bir sektör olduğunu vurguladı. Atakan, önümüzdeki dönemde üretime dönük yatırımların artarak sektörün daha iyi yerlere geleceğini öngördüklerini belirterek, hükümet politikalarının bunu destekleme gerektiğini savundu.
Ekonomik kriz döneminde kredi kullanan üretici ve sanayicilerin, bu kredilerin geri çağrılması nedeniyle zor düşmesi konusuna da değinen Zafer Atakan şunları söyledi; “Finansal piyasadaki daralmadan bizler de etkileniyoruz. Faktoring işlemleri yapısı gereği kısa vadeli finansman kaynağıdır ve verilen ön ödemelerin tahsilatı alacak bedellerinin tahsilatı ile gerçekleşir. Bu nedenle, piyasaya verdiğimiz kaynağı geri çağırmasak da yeni kaynak sağlanmasında sıkıntılar yaşanabilir. Nihayetinde faktoring şirketlerinin pasifinin yüzde 75’i banka kredilerinden oluşturuyor. Bankacılık sektöründeki daralma ister istemez bizleri de etkiliyor.” Atakan, kriz döneminde bankaların kredi verme konusundaki muhafazakar davranış politikalarıyla, güçlü bir bilanço ve teminat yapısına sahip olmayan KOBİ nitelikli ihracat şirketlerine pazarlama ve finansman konusunda faktoring şirketlerinin önemli rol oynadığını belirtti.
İyi Analiz ile Kredi Kullanılmalı
Faktoring çözümlerine başvururken üreticilerin öncelikle varlıklarını ve ihtiyaçlarını iyi analiz etmeleri gerektiğini söyleyen Atakan, alınan finansmanların üreticilerin işletme sermayesine dönük ihtiyaçlarını karşılaması gerektiğini kaydetti. Atakan; “Üreticiler özellikle hammadde, yarı mamul alımında peşin satın alma avantajından faydalanarak satın alma maliyetlerini aşağıya çekebilirler. Herhangi bir yatırımın finansmanı için faktoring yapılması yatırımın finansmanının yanlış yapılanmasına neden olabilir. İhtiyaçlar tespit edildikten sonra üreticiler web sayfamızda da listesininden seçecekleri bir faktoring şirketine giderek, kendisine özel çözümler üzerinde görüşebilirler.” dedi.