Tekstil ürünlerinin analiz ve kontrol hizmetlerinde önemli bir yere sahip olan Hohenstein’ın İstanbul ofisi VDMA’nın konferanslarında ikinci gün OEKO-TEX sistemi hakkında bilgi verdi. Hohenstein İstanbul Sertifikasyon Departmanı Yetkilisi Önder Kipriye tarafından yapılan sunum “OEKO-TEX Sistemi: Küresel, Tutarlı ve Güvenli” başlığını taşıdı. OEKO-TEX’in her türlü üretim aşamasında tekstil ürünleri ve kıyafetleri için geçerli uluslararası bir sertifikasyon sistemi olduğunu dile getiren Kipriye; “OEKO-TEX, insan kullanımına uygun ekolojik açıdan en iyi tekstil ürünleri için en yaygın ve en tanımmış test sembolüdür. Dünya çapında milyonlarca yüksek kaliteli tekstil ürünü için 10 binden fazla şirkete 100 binden fazla sertifika düzenlenmiştir. Amaç, katma değeli tekstil zinciri içinde zararlı maddelerin kullanımına izin verilmemesidir” dedi.
Kipriye, bu sertifika ile üreticilerin ve ürünlerin daha fazla şeffaf içerikle, yüksek ürün güvenliği düzeyi garantiyle ve genişletilmiş kalite güvencesiyle küresel pazarda öne çıktığını söyledi. OEKO-TEX etiketinin bir pazarlama aracı olarak sahibi olan üreticilere avantaj sağladığını dikkati çeken Kipriye, birçok önemli markanın bu etiketi tercih ettiğini belirtti. Avrupa’da kullanılan tekstil işaretlerinin kullanım oranlarını ele alan Kipriye, 2012 yılı itibariyle Oeko-Tex 100 Standardı’nın yüz 43 kullanım oranına karşın, Avrupa eko etiketinin yüzde 40, Mavi melek etiketinin yüzde 36 ve Küresel Organik Tekstil Standardı’nın ise yüzde 27 oranına sahip olduğunu vurguladı.
Tüketici taleplerindeki kriterleri de ele alan Önder Kipriye, tüketicilerin öncelikle ürün kalitesine ve cilt toleransına, daha sonra fiyatına ve zararlı maddeler açısından incelenen tekstil ürünleri kriterlerini dikkate aldığını kaydetti. Dünya çapında düzenledikleri sertifika sayısının hızla arttığını ancak sertifika yenilemelerinin de oldukça yüksek oranlarda olduğuna dikkati çeken Kipriye, tekstil ekolojisi teriminin; üretim ekolojisi, insan ekolojisi, imha etme ekolojisi ve kullanım ekolojisini kapsadığını belirtti. İnsan ekolojisi bağlamında OEKO-TEX 100 Standardı’nın, tekstil ürünlerinin ve içinde bulundurduğu kimyasalların tüketicinin sağlığına ve refahına olan etkilerinin ele alındığını söyleyen Kipriye, tekstil ürünlerini bir bütün olarak ve sistematik bir şekilde analiz eden bu sistemin, tekstil ürünlerindeki olası zararlı maddeleri ve potansiyel riskleri gerçekçi bir şekilde değerlendirdiğini vurguladı.
“Zararlı maddeler için OEKO-TEX testi her zaman ilgili maddenin doğru kullanımı esasına dayalıdır. Ciltle temas ne kadar yakınsa ve cilt ne kadar hassassa, laboratuvar testinin özellikleri de o kadar katıdır” diyen Önder Kipriye, bu bağlamda 4 sınıf üründen bahsedildiğini söyledi; “Ürün sınıfı 1’de üç yaşını henüz doldurmamış olan bebeklere yönelik ürünler bulunur. İç çamaşırları, bebek tulumları, nevresim takımları, tekstil oyuncaklar, yatak ürünleri vb. Ürün Sınıfı II’de ise cilt ile temas eden her türlü tekstil ürünü yer alıyor. Örneğin iç çamaşırları, tişörtler, gömlekler, bluzlar, nevresim takımları, havlular, taytlar, vb. Ürün Sınıf III’te ise cilt ile hiç temas etmeyen her türlü tekstil ürünü sıralanır. Ceketler, mantolar, dışarıda giyilen ürünler vb. Ürün Sınıf IV’te ise dekorasyon amaçlı mefruşat ürünleri bulunmaktadır. Masa örtüleri, perdeler, döşemelik kumaşlar, tekstilden yapılmış duvar ve yer kaplamaları vb.”
OEKO-TEX kapsamında tekstil ürünlerinde; ürün kalitesi, yasal olarak izin ve kontrol altında tutulan maddelerin testi, sağlığa zarar verebilecek maddeler, sağlığı korumaya ilişkin parametreler ve biyolojik olarak aktif ve alev geciktirici maddelerin incelendiğini ve testlerin gerçekleştirildiğini söyleyen Kipriye, bu konulardaki yasal gerekliliklere uyumluluğa da dikkati çekti. Sertifikasyon hakkında bilgi veren Kipriye, genellikle başvuru ile sertifikanın düzenlenmesi arasında en az 3 haftanın geçtiğini açıkladı. Buna karşın sürenin, testin kapsamına ve ürünün özelliklerine bağlı olduğunun altını çizen Kipriye, bu sürecin, normalde kimyasal bileşeni ilk sertifikasyondan bu yana değişmemiş olan ürünler için daha kısa olduğunu belirtti.
Önder Kipriye, uygulanan Modüler Sistemin faydaları hakkında ise şunları söyledi; “Üretim sertifikasyonunun masrafları, tüm üretim aşamalarınca paylaşılır, insan ekolojisi ürün kalitesine ilişkin sorumluluk, gerkeli özellikleri etkileyebilecek olan üreticiye aittir, tedarikçiler arasında güvenilir ilişkiler, özellikle giysi üretiminde hızlı işleme ve test tekrarı önlenir, sertifikasyon masrafları düşer.”