Kriz döneminde bile makina ve teknolojiye yatırımdan geri durmayan Türk tekstil sektörü, başta Avrupa olmak üzere ithal makinalara büyük ölçüde bağımlı bir konumda bulunuyor. Geçen yıl 296 milyon Dolar değerinde Tekstil makinaları ve aksamları ihraç eden Türkiye, buna karşın 1 milyar 814 milyon Dolarlık ithalat gerçekleştirdi. Yerli tekstil makina ve aksamları sektörü ise ağır adımlarla büyümesini sürdürmesine karşın ihracatın ithalatı karşılama oranı arasındaki makas sürekli açılıyor. Özellikle terbiye makinaları alanında önemli çalışmalar yürüten yerli sanayi, rekabet edebilmek için yasal düzenleme ve teşvik bekliyor. Böylece hem ülkenin ticaret açığında önemli bir kalemi oluşturan makina ithalatına set çekilmesi hedefleniyor hem de Türkiye’nin ‘teknoloji üretemeyen ama satın alan’ ülke imajından kurtulacağı belirtiliyor. Bu konularda sorularımız yanıtlayan Tekstil Makina ve Aksesuar Sanayicileri Derneği (TEMSAD) Başkanı Adil Nalbant, yerli tekstil makina sektörünün dünyadaki konumunu ve sorunlarını anlattı. Nalbant, Türkiye’nin teknolojik makinalarda dışa bağımlılığının sürdüğünü ancak yerli makinacıların da ihracatta sürekli artan bir eğilim gösterdiğini belirtti.
Sözlerine öncelikle Tekstil makina ve aksamları sektörünün tanımından başlayan Nalbant, bu kapsamda yer alan ve
Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonları’nda ( G.T.I.P.) sıralanan ürünleri şöyle belirtti; Dokuma maddelerinden lif imal eden, dokuyan, kesen makinalar; Lifleri hazırlayan, iplik üreten hazırlayan makinalar; Dokuma tezgahları (makinaları); Örgü tezgahları, gipür, tül, dantela, file imali için makina, cihazları; Yardımcı tekstil makina, cihazları ve aksam-parçaları; Keçe, mensucat imal eden makinaların aksam, parçaları; Dokuma maddelerini yıkama, kurutma, boyama, ütüleme makina ve cihazları; Dikiş makinaları, mobilyaları, iğneleri, aksam-parçaları.
Nalbant, OECD verilerine gore 2006-2011 yılları arasında ortalama genel makina ve aksamlarının ticaret hacminin 1.65 trilyon Dolara çıktığını, bunun içinde tekstil makinalarının ise yüzde 1,5’luk pazar payı ile 24 milyar Dolara ulaştığını dile getirdi. 1999 yılında Türk tekstil makina ve aksamları sektörünün gerçekleştirdiği ihracatın 27 milyon Dolar olduğunu hatırlatan Nalbant; “Takip eden 10 yılda sektörün ihracatı 10 kat büyüyerek 2009’da 270 milyon Dolara, 2011 yılında ise 296 milyon Dolar’a çıktı. Ülkemiz, 24 milyar dolarlık hacme sahip bu küresel sektörde, en çok ihracat yapan 14. ülke konumuna gelmiştir” dedi.
2011’de İran Pazarı Geriledi, Etyopya Sıçradı
Türk tekstil makina ve aksamları sektörünün ihracat pazarlarına da değinen Nalbant, son yıllarda yaşanan değişmelere dikkat çekti. Son 10 yıllık ihracat performansı dikkate alındığında ülkemizin en çok Hindistan, Bangladeş, Almanya, Mısır, İran, Özbekistan, Suriye, İngiltere, Pakistan ve Fransa’ya satış yaptığını söyleyen Nalbant, sözlerine şöyle devam etti; “2010 ve 2011 yıllarındaki ihracat rakamlarımıza bakıldığında ise, Suriye ve Pakistan’ın yerini yeni yatırımların yapılmaya başlandığı Rusya ve Etiyopya’nın aldığı görüyoruz. 2009 krizinden sonra yaşanan talep artışı nedeniyle 2010 yılında en çok ihracat yapılan ülke İran oldu, fakat bu durum 2011 yılında yine eski haline döndü.2010 yılında 272 milyon Dolar olan ihracatımız 2011’de % 9,6 artarak 296 milyon Dolar’a çıktı. Tekstil makinaları ve aksamları sektörümüzün 2012 yılı için hedefi 350 milyon Dolardır”.
Orta Anadolu İhracatçı Birlikleri’nin (OAİB) verilerine göre değerlendirmelerde bulunan Adil Nalbant, 2010 yılında İran 27 milyon Dolar ihracatla en çok ihracat yapılan ülke olurken, 2011 yılında bu ülkenin sıralamada 6. sıraya gerilediğini yineledi. Nalbant;”Dikkat çeken bir başka nokta, en büyük 10 pazarımız içinde sadece İran’da Pazar payımızda azalma yaşadık. 2010 yılında 25 milyon Dolar seviyesi ile ikinci ihracat pazarımız olan Hindistan ise 2011 yılında 30 milyon Dolar seviyesini aşarak en büyük pazar konumunu sağlamlaştırdı.2010 yılında 10. Sırada yer alan Etiyopya büyük bir sıçrama ile ihracatta en büyük 2. pazarımız konumuna yükseldi” diye konuştu.
Makinada İthalata Bağımlılığımız Sürüyor
Türk tekstil makina ve aksamları sektörünün ihracatta küçük ama istikrarlı rakamlarla büyümesini sürdürdüğünü vurgulayan Nalbant, buna karşın sektördeki ithal makina gerçeğinin altını çizdi. Küresel çapta 24 miyar Dolara ulaşan tekstil makina ve aksamları ihracat rakamında, Çin, ABD, Hindistan ,Almanya ve Türkiye’nin yüzde 48’lik payı aldığını beirten Nalbant; “Çin tek başına pazarın yaklaşık yüzde 25’ini oluşturuyor. Başka bir değişle Dünya’da ihraç edilen her dört makinadan biri Çin’e diğeri de ABD, Hindistan, Almanya veya Türkiye’den birine gidiyor. Pazarda Türkiye’nin yüzde 5,2’lik payı bulunuyor.” dedi.
Türk tekstil sektörünün makina ve teknoloji ithalatıyla ilgili detaylı bilgiler veren Nalbant, 2002-2011 yılları arasında yapılan 15 milyar Dolarlık ithalatın yüzde 25’inin iplik, yüde 20’sinin örgü, yüzde 15’inin ise dokuma makinalarından oluştuğunu açıkladı. Bu teknolojiler içinde cari açığı en az olan segmentin terbiye makinaları olduğunun altını çizen Nalbant, sözlerini şöyle sürdürdü;
“2011 yılında ürünler bazında ithalat ve ihracat rakamlarına bakıldığında ithalatın ağırlığı kendini gösteriyor. Lif imal ürün grubunda 59 milyon Dolar değerinde ithalat yapılmışken, 7 milyon Dolarlık ihracat gerçekleşti. İplik ürün grubunda da 535 milyon Dolarlık ithalat, 53 milyon Dolarlık ihracat oldu. Dokuma ürünlerinde ise 278 milyon Dolarlık ithalata karşın 15 milyon Dolarlık ihracat sağlandı. Örgü de ise, 337 milyon Dolarlık ithalat gerçekleştirilirken 19 milyon Dolarlık ihracat geliri sağlandı.Yardımcı ürünlerde de 187 milyon Dolarlık ithalata karşı 33 milyon Dolarlık ihracat yapıldı. Keçe ürün grubunda 76 milyon Dolarlık ithalat gerçekleştiren sektör, ancak 1 milyon Dolarlık ihracat yapabildi. Terbiye ürünlerinde ise 211 milyon Dolarlık ithalata karşı 150 milyon Dolarlık ihracat gerçekleşti. Bu aynı zamanda, yüzde 71,1 ile ihracatın ithalatı karşılamadaki en yüksek rakamını oluşturuyor. Konfeksiyon ürün grubunda ise 131 milyon Dolarlık ithalat ve 18 milyon Dolarlık ihracat rakamları görüldü.”
Geçtiğimiz yıl Türkiye’nin 1.81 milyar Dolarlık ithalat rakamı ile, Hindistan’ı geride bırakarak ilk defa en çok ithalat yapan 3. ülke konumuna yükseldiğini kaydeden Nalbant, 2006-2011 yılları içinde ithalattaki değişmeyi şöyle ele aldı; “Türkiye 2006 yılında 1.32 milyar Dolarlık ithalatla 4. sırada yer alırken, 2007 yılında bu ithalat 1.79 milyara çıktı ve yine 4. sırada yer aldı. 2008 yılında ise ithalatta düşüşle 1,05 milyar Dolarla 5. sıraya geriledik. 2009’da ise krizin etkisiyle 0,47 milyar Dolarlık ithalatla 7.srayageriledik. 2010’da güçlü bir sıçramayla 1.13 milyar Dolarlık ithalat gerçekleştirilerek 4. sıradaki yer alındı. 2011 yılında da 1.81 milyar Dolarlık ithalatımız oldu, Hindistan’ın geçen yılki tahmini ithalat miktarı 1.48 milyar Dolardır. Buna göre Türkiye ilk kez ithalatta ilk üçte yer almış oldu.”
2009 yılında ithalatta yaşanan rekor azalmayı hatırlatan Nalbant, yükselişin yine bu dönemde başladığını rakamların 2010 yılına yansıdığını kaydetti. Geçtiğimiz yıl Mart ayında yayınlanan Türkiye Makina Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı kitapçığına atıfta bulunan Nalbant; “Türkiye’nin tekstil makina ve aksamları ithalatının 2010’da 2009’a göre yüzde 136 arttığı görülmektedir. Başka hiçbir makina alanında bu denli bir değişim olmaması ilgi çekmiştir ve bu duruma Dünya açısından bakıldığında da böyle bir arttışın eşsiz olduğu ortaya çıkmaktadır” dedi. Nalbant, aynı dönemde diğer ülkelerdeki değişimleri de ele alarak Endonezya’da yüzde 83, Çin’de yüzde 64, İtalya’da yüzde 48, Japonya’da yüzde 42 ve Almanya’da yüzde 34’luk artışlar yaşandığını hatırlattı.
İthalatta Görünmeyen Etki: İkinci El Makina
Türk tekstil makina ve aksamları sektörünün ihracat pazarlarında her türlü iç ve dış krize ragmen büyümesini istikrarlı bir şekilde sürdürdüğüne vurgu yapan Adil Nalbant, buna karşın makina ithalatında çok açık bir şekilde önemli iniş ve çıkışlar yaşandığını belirtti. İthalatın 2.2 milyar Dolar seviyesinden 2009 yılında 450 milyon Dolar seviyesine indiğini yineleyen Nalbant, ithalatın dip yaptığı bu dönemin bir fırsat olarak değerlendirilemediğini ve Türkiye’nin “Dünyanın en gözde Tekstil makina hurdalığına” dönüştüğünü savundu. Nalbant sözlerini şöyle sürdürdü; “2009 krizinden geçen iki sene içerisinde ithal edilen 3 milyar dolarlık makinanın çok büyük bir kısmı ‘ikinci el’ makinadır. Maalesef mevcut GTİP esaslı gümrük mevzuatı bu hastalıklı durumun bırakın tedavisine tehşisine bile izin vermemektedir. ‘İthalımızın ne kadarı kullanılmış makinadır?’ sorusuna net yanıt bulunamamaktadır.”
İkinci el makina ithalatını ‘adı konmamış hastalık’ olarak nitelendiren Nalbant, bunun Türkiye’nin geleceğine zarar verdiğini söyledi. Nalbant; “İthalatta 2011 senesinde geçtiğimiz Hindistan’ın bir Tekstil Bakanlığı var. Yaptıkları çalışmalar neticesinde bugün Hindistan’a çevreyi az kirleteceğini belgeleri ile taahhüt etmeyen sıfır makinalar giremiyor. Bunun aksine Türkiye’de 25-30 senelik kullanılmış makinalar peynir ekmek misali satılıyor. Bu kritik duruma acilen önlemler alınması gerektiği düşünmekteyiz” dedi.
Acil Önlem Alınmalı, Sektör Korunmalı
Adil Nalbant, 2009 küresel ekonomik krizine ragmen Türk tekstil makina ve aksam sektörünün ihracatını arttırmaya devam ettiğini, ancak ikinci el makina ithalatı gibi başlıca sorunlar nedeniyle 300 milyon Dolarlık ihracat sınırının aşılamadığını ifade etti. Bu konuda acilen önlem alınması gerektiğinin altını çizen Nalbant, aksi takdirde Türkiye’nin bir uvzunu kaybedeceğini belirtti. Nalbant, sektörün koruma altına alınarak gelişmesi halinde 2023 yılı ihracat hedefine ulaşılabileceğini dile getirdi.
Yerli tekstil sektörünü haksız rekabetten korumak için hükümetin uygulamaya koyduğu ithal tekstil ürünlerine ek gümrük vergisine benzer bir uygulamanın makina ve aksam sektörü için de gerekli olduğunu savunan Nalbant, koruma altına alınan üreticilerin rahat bir nefes alarak kendilerini geliştirme fırsatı yakalayacağını söyledi. Nalbant bu süreçte yapılması gerekenleri şöyle sıraladı;
“Bu dönemden verim alınabilmesi için birikmiş öz sermayeleri olmayan KOBİ’lerimize finansman yardımı yapılmalıdır. Bu yardım ile belini doğrultmak isteyen üreticilere eksikliklerini gidermeleri şartı konulmalı; yani ürün ve hizmetlerini OAİB’nin TURQUM Kalite Standartlarına yükseltmelidirler. Var olma mücadelesi verirken kalitesinden ödün vermiş üreticilerin Strateji planınında yer alamayacakları net olarak anlatılmalıdır. Kalitesini standart haline getireceğini taahhüt eden şirketlere kalite belgelerini almalarında, kalifiye insan kaynağını istihdam etmelerinde, Ar-Ge faaliyetlerinde, sektörel Organize Sanayi Bölgeleri inşaa etmelerinde ve enerji, hammadde ve benzeri girdi maliyetlerinin düşürülmesinde yardımlar yapılmalıdır. Bu yardımları alan üreticilerin yurtiçinde ve yurtdışında rekabet edebilmeleri için Türk Eximbank Ülke Alıcı Kredileri ile Halkbank Yerli Makine Üreticisi Destek Kredisi programları geliştirilmelidir. Söz konusu destekleri alan üreticilerimiz şüphesiz ülkemizi hedeflenen konuma hızla taşıyacaktır.”
Nalbant, GTİP bazında sektörün dışa bağımlı olduğu makinaların açıkça tespit edilerek, bu bağımlılığı ortadan kaldırabilecek yerli üretimin teşvik edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Dünyanın en büyük 3. tekstil makina ve aksamları pazarı olan Türkiye’de, yerli üretime dönük gerçekleşecek ortak girişimlerin desteklenmesinin Türkiye ekonomisine ve sektöre olumlu katkılar yapacağını sözlerine ekledi.